10 Kasım 2010 Çarşamba

TÜRKER KAĞAN'IN SON ALTI AYI

Son yazdığımda bu yana, artık yürüyor oğluşum.

Koşuyor. Tırmanıyor. Bütün gün yorulmadan haylazlıklar yapıyor.

Yaklaşık 20 kelime söylüyor, çok daha fazlasını anlıyor.

Hala kendi kendine uyuyor akşamları. Ama gündüz uykusuna benim yardımımla dalıyor. Böyle tercih ettik ana oğul. Baktık gece uykumuzu da etkilemiyor. Öğlenleri öpüşe koklaşa sarmaşıp uyuyoruz. Dalasına yakın ben kalkıyorm yanından.

Akşamları ise tek başına ve uyanık olarak bırakyorum odasında. kendisi uyuyor.

Kitap ve müzikten hoşlanıyor. Sayı saymayı seviyor. Dillere destan iştahı, büyümesinin yvaşlamasıyla beraber azaldı biraz. Hele bu aralar bronşit ve köpek dişleri yüzünden iştah sıfır.  Ama düzelme sinyalleri vermeye başladı.

Babasına çok ama çoook düşkün. Aralarında çok özel bir bağ oluştu. Zaten Türker, yapısı gereği aileye düşkün.

Yemeklerini kendii yiyor. Yrdm kabul etmiyor artık. Çok nadir bizden gelen kaşığa ağzını açması. Ortalık savaş alanına dönüyor her öğünün ardından. Bazen sabrım taşsa da genede razı oluyorum kendini beslemesine.

Ayına uygun bazen ayından ileri düzgün ve sağlıklı bir gelişim sergiliyor.

Meşhuur terrible two ya yaklaştığının sinyallerini sergiiyor artık. Huysuzluk nöbetleri vb. tavırlar sıklaştı. Diş ve bronşitin de etkisi çok tabi.

29 Ekimde, İskenderun limanonındayken bir de düşüp kaşının üstünü yardı :(
Tatil günü,zor bela estetik cerrah bulup diktirdik. Dostum Nilhan ve eşi Sedat, bizi ylnız bırakmadılar saolsunlar. Profesyonel haylazlığının ilk madalyasını da aldı bitanem.
12 dikişlik bu madalya sağ kaşımızın üstünde şimdi. Dikişlerimizi aldırdık Çanakkale de. İyileşiyoruz.

Bloğu taşımaktan kaynaklı akarım yazıları bitti artk. Bundan böyle haylazcığın güncel haber ve resimleriyle burdayız. Sizi de bekleriz.

0 Comments: