29 Kasım 2011 Salı

Güle Güle Kuş Korkusu


18 aylık gibi kuş korkusuyla tanıştı Türker Kağan. Odasındaki balkona ve bizim apatımana çok yakın mesafede olan karşı apartımanın çatısına konan kumrular ve güvercinler başlatmıştı kuş korkusunu. Sabahın oldukça erken saatlerinde, ağlayarak ve titreyerek yanımıza gelişi bu korku yüzündendi.

Türker'e göre oldukça mantıklıydı kuşlardan korkması.Kuşlar cikcik derdi çünkü, klu kulu gurulu gurulu gibi acaip sesler çıkartmazdı ve o sesleri çıkartanlar kuş olamazdı. Biz kuş desek de ikna olması epeyce zaman aldı.

yaklaşık 6 ay boyunca belki de daha fazla hep aynı cevabı verdik Türker'e:
" Anneeeeeeeciiim kuşş öttüoooo, koyktum been!!!"
"Aaaa, ne kada güzel, kuşlar oğluma günaydın demeye mi gelmişler ?"

Onun yüzünde kocaman bir panik ifadesi, bizim suratımızda kocaman bir gülümseme.Sabırla aynı cevabı verdik hep.

Artık yukarıdaki diyalog şu hale dönüştü:
"Aaaa annecim kuşlal bana gümaydın demeye geymişleeer :))) "
"Ne kadar güzel Türkeeer :)) Sen de günaydın dedin mi kuşlara ?"
"Güümaayydıın kuşşlaaaalll, annecim sen de gümaydın deseneeee"
"Günaydın kuşlaaar :) "

Bir kokrkumuzun nasıl tarihe karıştığının hikayesiydi bu. Darısı, köpek,kedi ve karanlık korkularımızn başına :)

İkiz Cüceler



İki erkek bir bir kadında oluşan Çorap ailesine, şimdi de 2 kız daha geliyor :) İkiz cücelerin cinsiyeti belli oldu artık. İki tane kızımız olacakmış.

Sevindik biz, mutlu olduk :) Sağlıkla gelsin, mutlulukla yaşasın Feriha Ece'miz ve Melike İrem'mimiz :)))

6 Kasım 2011 Pazar

Seni Hiç Affetmedim

Bu bir mektuptur ve SANA yazılmış ilk açık mektubumdur.

Seni hiç tanımadım ben. Suçlusunu bulamadım, bilemedim. Suçu kendimde aradım yıllar boyu, ben kötüydüm. O yüzden sensizliğe mahkumdum ben. Büyüdükçe mantığım gelişti. 3 aylık bebekler kötü olamazdı. Gazı olurdu, uykusuz olabilirlerdi, doymak bilmeyebilir ya da emmek istemeyebilirlerdi. Kötü olmazlardı ama. O kadar vicdansız bulduğum Tannrı bile onlar ölünce, sorgusuz sualsiz melek yapmıyor muydu bebekleri ?

Seni hiç tanımadım ben, öpmedim, koklamadım.. Hiç kucaklamadım. Yüzüne bakıp, sana benziyorum demedim hiç.  Sütünü içtim mi bilmiyorum. uyutmuşsundur da belki 3 aylığa kadar. Varsa eğer seninle alakalı 3-5 anım, onları da hatırlayamıyorum ne yazık ki.....

Seni hiç tanımadım ben, dolayısı ile temsil ettiğin kurumu da tanımadım. Anne nedir, nasıl davranır, nasıl sever, nasıl kokar.... Nasıl kızar evladına ve aradan 3 dakika geçmeden nasıl basar bağrına kıyamayıp, hiç bilemedim ben.

Bayram sabahları hiç saçımı örmedin, bayramlıklarımı yatağımın kenarına koyamadım seninle. Kırmızı ayakkabılarıma sarılıp da yatamadım.

Yerine bana annelik yapmaya söz veren de o kadar acımasızdı ki... Sevemedim. Sarılmak koklamak istedim anne bilirken. Hep işi vardı, hep ağrısı, sızısı...  Zaten kime çekmiştim bilmem ki... "Ailede" benim gibi sırnaşığı da yoktu..

Bana sormadın, kendin seçtin bensizliği. Ben ki seninle aç, susuz, oyuncaksız kalmaka razıydım böyle olmasındansa. Bense tek yorgan varsa onun altında seninle yatmaya hazırdım. Bir kase çorbayı ekmek doğrayarak çoğaltırdık ne var ki.  Üşürsek sarılırdık. Kimse senin gibi sarılmazdı ki bana, öpemezdi..

Ölümden sensiz döndüm, evlenirken yoktun, canım yanarken, doğururken, sancılarımda yoktun. Başımı okşayıp dayan kızım demedin. Yoktun ki.

Şimdi ben de anneyim. 2 oğlum ve karnımda ikiz bebeklerim var. Bir ailem var artık. Bir kocam. Ama hala senin yerin dolmuyor. Yılbaşı, doğumgünü, anneler günü ve benzeri herşeyden ama en çok da bayramlardan nefret ettim senin yüzünden. Diğer günler dostlarla da paylaşılabiliyordu ama bayramda herkesin bir ailesi vardı ve beraberdiler.. Şimdi benim de var.

Annesi ölenler de var evet. Ama aynı değil. Onların elinde değildi bırakmak evlatlarını, oysa beni bırakmayı sen seçtin.

Evimi temizledim dün, sabah bayram kahvaltısı hazırladım.......... Ama olmadı. Yerin dolmuyor. Ben hayatımda hiç görmediğim ve nefret ettiğim SENİ canımdan çok özlüyorum. Ama yanlış anlama. SENİ ASLA AFFETMEDİM VE SENİ SEVMİYORUM...................................

18 Eylül 2011 Pazar

Minik Çoraplar :)

Bu hafta Cuma gini doktor kontrolündeydik minik çoraplarımız için. Hem çorap baba hem de benim için aslında çok stressli bir 10 gündü. Bebeklerden birinin kalp atışını yakalayamamıştık ilk kontrolümüzde.

Bu sefer evet :) oldu işte. Her ikisinin de kalbi güm güm güm atıyor çok şükür. Kulaklarımızla duyduk :) Sağlıklıymış bebekler, birisi 7 mm birisi de 8mm boyutlarına gelmişler:) Kafaları, kol olacak çıkıntıları belli olmuş hafiften.

Hani kelimenin tam anlamıyla, ağlamak istiyorum sayın seyirciler :) Bir bedende atan üç kalp gerçekten de mucizeymiş. Bu mucizeyi yaşamak için seçildim. Gurur duyuyorum :))

Şimdi 7+4 haftalık oldular. Yolumuz uzun.. İyi olun canlarım e mi :))

17 Eylül 2011 Cumartesi

Nurturia Mimi :))

Sevgili blogger Özlem beni mimlemiş. Çok sevindim :) hemen cevap yazıyorum :))

NURTURİA’DA
Üzüntü, hastalık gibi sıkıntılarımı ve ikizlerime hamilelik gibi sevinçlerimi can-ı yürekten paylaşabilmeyi, ihtiyacı olanlara yardım edebilmeyiÇOK SEVİYORUM.
Dünyada aç cocuklar, savaşlar ve binlerce sıkıntı varken, sanki birtek kendilerinin çocuğu varmış gibi herşeyi kendine dert eden pimpirikli annelerin güncellemelerini HİÇ SEVMİYORUM.
 OLMASAYDI kendime ayıracağım daha çok vaktim olurdu.
Hayatta işim olmaz diyebileceğim insanları yakından tanıma ve arkadaş olma şansımVAR.
… aktiviteye göre sırala butonu artık YOK.
KEŞKE herkes birbirinin görüşüne saygılı olsa.....

İşte böyle. Nurturia gerçekten güzel bir dünya.. Ben de bu mimi nurturiadaki ilk arkadaşlarımdan olan Nilberk'e  ve kadim ve vazgeçilmez dostum  Bir Mucizem Var blogunun yazarı Nilhan'a gönderiyorum :))

13 Eylül 2011 Salı

Çocuk Odamıza Neshece Bir Dokunuş

Nurturia' daki ilk arkadaşlarımdan benim Neşe. Elinin marifetiyle meşhur ve tatlı bir kadın. Bir gün, blogunu kurmadan önce, resimlerine bakınırken tatlı kızı için yaptıklarını gördüm ve yapıştım yakasına :)) Sağolsun emeğini esirgemedi bizden ve ortaya bu çook şık kitaplıklar ve amigurumi oyuncaklar çıktı.

Kitaplıklar için kumaş seçimini Neşe'ye bıraktım ve iyi ki de öyle yapmışım:) Çok şık oldu kitaplıklarımız.




Kitaplıkların yerleşimi, şekli ve boyutları da Montessori odamıza cuk oturdu :)




Çok aç tırtılımız :)) Görür görmez bağrına bastı Türker. Çok üzülüyormuş tırtıl aç diye  :) Tırtılla uyuduk, tıtılla tuvalete gittik bir süre.



Bunlar da amigurumi sebzelerimiz. Patates, yeşil biber, havuç, patlıcan, domates ve balkabağı :)) Aç tırtılı bunlarla doyuruyor bizim bücür :))

Hepsini zevkle kullanıyoruz. Bu vesileyle tekrar ellerine, emeğine sağlık Neşe'cim.  Neşe'nin ürünlerine ulaşmak için NESHECE adresine tıklamanız yeterli :))

7 Eylül 2011 Çarşamba

Bebeğim Uyumuyor Vol.3

Bu yazıyı okumadan önce okumadıysanız eğer şu yazımı okumalısınız. Okuduysanız başlıyorum..

Bebeklere kendi kendine uyumayı öğretmek için birkaç yöntem var. Aşamalı uzaklaşma,yatır kaldır ve Ferber bunlardan en bilinenleri.

İlk 2 yöntem Türkerde ( ve birçok bebekde de ) sonuç vermediği için ben Ferberciyim. Burası bir Ferber blogu...

Ferbere başlamadan önce yapılması gerekenler var:

GECE BESLENMESİ
Gece besleniyorsa ve 9. ayına gelmiş ya da daha büyükse gece beslenmesi kesilmeli.Neden:
 Artık midesi, gündüz yedikleriyle geceyi geçirecek kadar büyüdü.
Mide/sindirim enzimleri başkalaştı. Gece uyku saatinde mideyi açlıştırmak, yetişkinlik hayatında gece uyanmalarına zemin hazırlar.
Şişmiş ve uyutmayan bir beze zemin hazırlar.
Anneyle bağlantının kesilmesini güçleştirir. Çoklukla açlıktan değil anneyi istediğinden emmek isteyecektir.

DİPnot: Ferbere 6. ayda başladıysanız, 9. ayın sonuna kadar dreamfeed denilen (rüyabeslenmesi) metodunu kullanırsınız. Bebeğinizin emme saatlerini not alır ve bu saatlerden 10 dk önce beşiğinden yavaşca alarak emzirir/mama verir  ve uyanmadan yerine koyarsınız.

Diğer DİPnot: Gece beslenmesi nasıl kesilir ?
Bu 2 haftalık bir süreçtir.

Meme için: kesmeye karar veridğinizde öncelikle tek emzirmeye düşmelisiniz. En uzun emdiği saati seçin. Diğer saatlerde uyandığında şşşş sesleriyle yataktan almadan sakinleştirin. Bir emzirmeye düştüğünüzde, kaç. dakika emzidiğine bakın. ve her 2 akşamda bir bunu 3-5 dk kısaltın. Son 2 emzirmeniz max. 5-7 dakika olalıdır. Son emzirmeden sonraki gün, gene şşşlarlarla sakinleştirin yatağuından almadan. Böylece toplamda 2 hafta içinde kesebilirsiniz.

Mama İçin: Gene herşey aynı. Burda da ccleri düşüreceksiniz. Başlangıç ccniz 150 olsun mesela...
150
150
120
120
100
100
75
şeklinde eksiltin. 75 ccden az vermeyin çünkü sadece hayal kırıklığı olacaktır.

EMZİKLE UYKUYA DALMA

Gündüz emebilir, ancak uykuya dalarken verilmemelidir. Bazı istisna bebekler, kendi emziklerini bulup, ağızlarına tıkıp uyumaya devam ederler. Emzikleri düşünce anneyi çağırmazlar. Sizinki de bu sınıfta ise dokunmayın. Emsin.

UYKU RİTÜELİ OLUŞTURMA

Bebeğiniz uykudan bayılıyor bile olsa, paat die alıp beşiğine koyarsanız uyumasını beklememek lazım.
UYKU RİTÜELİ denen şey  her uykudan önce ve hergün yapılan bir ritüel, bir tören. Yaklaşık 10-15 dk sürmeli ki bebek uyku saatini anlayıp hazırlanabilsin. Mutlaka odasında  geçmeli son 10 dksı.

Her zaman, her yerde uygulayabileceğiniz bir ritüel oluşturun ve bunu Ferberden önce 1 hafta uygulayın. Neitcede gene sallıyorsanız sallayın, emerek uyuyporsa uyusun önemli değil. Amaç, bu ritüelle uyku saatini bağdaştırmak.

KENDİ ODASINDA OLMALI

Anne babayla yatan çocuğa ferber UYGULANAMAZ!
Okadar net. Kendi odasında, kendi yatağında ve kapısı kapalı olarak uygulanabilir.  Kendine ait bir odası yok ise bunu sağlamalısınız.

GÜNDÜZ UYKUSU

Gündüz uykusu, sağlıklı bire gece uykusunu hazırlar ve doğru yapılmışsa gece uykusunu etkilemez.  Doğru gündüz uykusu demek, 2,5 saati geçmeyen ve gece uykusundan 5 saat önce sonlanmış bir uykudur. Bunun aksi uykular maalesef gece uykusunu etkiler. Hassas nokta: Bebebğiniz büyümek için uyur, siz şu ütüleri, yemekleri fln bitirin diye değil. Lütfen haddinden fazla uyutmayın :)


Şimdi gelelim Ferber Nasıl Uygulanır konusuna:


Yukarıdaki tüm düzenlemeleri sağladıysanız hazırsınız demektir. O gün , gün içinde gece yapacağınız değişiklikten bahsedebilirsiniz. Artık benim bebeğim kendi kendine uyuyacakmııış ; annesi onunla guru duyacakmışş.. gibi .

Uyku ritüleni takiben bebeğinizi UYANIK olarak YATAĞINA koyun ve iyi geceler dileyip çıkın. Kapısını kapatın mutlaka.
Akabinde cüceniz ağlamaya başlayacaktır. İlk ziyaretinizi 1ila  3 dk içinde yapabilirsiniz. Size kalmış . Daha sonra ziyaretlerin arasını açın. Yaklaşık olarak

3dk- 5 dk- 10 dk-10 dk- 20 dk biçiminde ilerleyebilirsiniz.

Yanına girdiğiniz zaman 30 sn kadar kalın. Şuan benzer birşey söyleyebilirisiniz:

"şşşş, tamam bebeğim, herşey yolunda, anne seni seviyor. sadece uyumaya çalışıyorsun. herşey yolunda şşşş"

Kucaklamayın, öpmeyin, şımartmayın . Eğer ağlarken kusma huyu varsa yatağını çarşaf-alez-çarşaf şeklinde hazırlayın, yedek pijama koyun hazıra ve ıslak bez Kusmuşsa bir çırpıda üstünü ve çarşafı alın, ağzını silin ve çıkın. Bunu silaha çevirmesine izin vermeyin. Kustu diye ölmez merak etmeyin.

İlk gün GENELDE 40-50 dk da uyurlar.

Gece uyandığında ferberimsi yapmayın. Eskiden ne yapıyorsanız onu yapın. Sallayın, emzirin, kucakta gezidirin vs.

2. gün uzun süre ağlayacak ve direnecektir. yaklaşık 1,5 saat gibi. Ziyaret aralıklarınız bu sefer
5 dk- 10 dk-10 dk- 20 dk biçiminde olmalıdır. Uyuyana  kadar devam edebilirsiniz. 

3. gün de seyir bu şekildedir ve GENELDE 3. gün 20. dk nın sonunda uyurlar. Bebeklerin ayı büyüdükçe 1 haftaya kadar uzayabilir süreciniz.

Beklenen 1 ay içinde gece uyanmalarının da kesilmesidir.

Bol şans :)




Bebeğim Uyumuyor Vol.2

Meğer bebeklerin uyku konusu cidden yaraymış annelerde.. Onlarca soru ve sorun geldi arkadaşlardan. Sırayla cevaplayacağım hepsini..

Dipnot:  Bu kadar ahkam kesme hakkını nereden bulduğumu merak edenlere :)

Türker; en kalabalık ortamlardan, yaşıtlarının yanından bile " haydi oğlum, uyku vaktin geldi, öpücük yolla, baybay yap" dememle beraber, hooop die elimi tutar ve odasına gider. Bu şaşmadı hiç.

Uyku saati geçmişse yanıma gelip " anne menim uukuum deldii" der ve gider yatar. Kendisi yatar evet.

Seyahatler, onun bunun evi, oteller, bbayla gemideki hayat bile uyuma saatini ve şeklini değiştirmez.

Kabus görme yaşına kadar deliksiz uyurdu, şimdi bazen kabusla uyanıp geri uyuyor.

Uyku eğitiminden beri 11 diş, emziği bırakma, biberonu bırakma, 20 küsur hastalık, Mavi marmara olayı, kaşının yarılması, anneden ayrı bir gece de dahil çok olay yaşadı ama düzeni hiç bozulmadı..

Ben ahkam kesme hakkımı burdan alıyorum. Ayrıca büyük oğlum da evinde anansının koynunda yaytarken, burda aynı şartlarda kendi yatağında yatar..

Maşallahları alayım lütfen :)

Darısı başınıza diyerek başlıyorum efendim :)

BİR PROP NESNESİYLE UYUMA

Bir prop nesnesiyle uykuya dalmak, en sık görülen duurmlardan biridir ve neyseki halli çok kolaydır.
Bu ne demek ? Bebek;

Anne memesi, biberon ya da emzik gibi bir ARAÇ kullanarak uykuya dalıyor demek. Dikkat ettiniz mi prop nesnesiyle  uykuya dalan bebekler, sıklıkla gece uyanırlar ve aynı nesneyi almadan sakinleşip uyuyamazlar.

Bunun sebebi şudur :

BÜTÜN İNSANLAR;  gece uykuya daldıkları andaki fiziksel şartların, gece boyu devam etmesiyle deliksiz uyuyabilirler. Her insan uyanır, bebek ya da büyük. Eğer belli bir süre uyanık kalırlarsa bunu anımsarlar, aksi halde anımsamazlar. Uykuya dalarken üstünüzde olan battaniye düşmüşse, yastığınız kaymışsa ya da kocanız/karınız yataktan kalkmışsa uyandığınızda tekrar uykuya dalamazsınız.

Bebeklerde de bu böyle. Ağzında anne memesiyle uyuyan bir bücür, uyandığında memeyi bulamazsa çığlığı basacaktır, ya da biberonu ya da emziği...
2+2=4

Bunun çözümü ( ve daha birçok sorunun çözümü) bebeğiniz uyanıkken yatağına koymek ve kendi kendine uyumasını sağlamaktır.

YÜRÜMEYE BAŞLAYAN BEBEKLER

Yürümeye başlayan her  ama her bebeğin uykusu bir dönem bozulacaktır. Yere paralel gecen aylardan sonra birden  bire kavuşulan bu 90 derecelik açı, her canlı için ciddi bir adımdır. Bu sebeple uyku eğitiminin bu dönemden önce tamamlanması en akıllıca çözümdür.

GECE UYANIYOR VE OYUN İSTİYOR

Olabilir :) O istiyor diye balkondan atlamayacağınız gibi oyun da oynamayacaksınız elbette. Sakin bir sesle, " Şimdi uyku vakti bebeğim, oyun vakti değil. " demeniz ve bunu tekrarlamanız GENELDE 3-4 gün içinde sonuç verecektir.

SALLANARAK, KUCAKTA VB UYUYOR

Bebeğiniz sallanmayı ya da kucakta uyumayı bilmiyordu. Bunu siz öğrettiniz. Hep 4 kilo kalmıyorlar değil mi :) Bunu öğrendiyse, kendi kendine uyumayı da öğrenecektir meraklanmayın :) Bu ve bunun gibi şekillerde uyuyan bebekler, gene uyku geçiş evresinde, sallanmıyor durumda ya da kucakta  olmadıklarından uykularına geri dönemezler.


Daha yüzlerce sebep yazabilirim buraya ama gerek var mı ? Görülüyor ki kendi kendine uyuyamayan bebeklerin büyük çoğu, gece boyu da uyuyamayacaklar. Sabah çok erken kalkacaklar. Ve benzeri....

Bir sonraki yazı, bebeğinize uyku eğitimi vermenin püf noktaları hakkında...

6 Eylül 2011 Salı

Bebeğim Uyumuyor Diyen Bütün Annnelere

Bebeğim uyumuyor, yeteri kadar uyuymuyor, gece uyanınca emmeden uyumuyor,  oturup oynamak istiyor, sabah çok erken kalkıyor, gece çok sık uyanıyor vsvsvsvsvsvsvsvs

Merhaba dertli anneler, sizi daha da dertlendirecek bir haberim var. Bebeğiniz uyumuyor değil aslında, SİZ bebeğinizi uyutamıyorsunuz.

Girizgah olarak uykunun anatomisiyle ilgili uzuuuun satırlar döşemeyeceğim meraklanmayın. Bu bilgiler de lazım ama bunları gerekli konularda alacaksınız..

Her bebeğin fizik ve ruh yapısı farklıdır. Kimisi uykucu, kimisi tavşan uykulu kimisi de uykusuzdur. Yine de bebeklerimize rağmen, bebeklerimize uyumayı öğretebiliriz.


Uyku; dil gibi, yemek yemek gibi, yürümek gibi hem içgüdüsel olarak tetiklenen hem de öğrenebilen bir gereksinim. Bebeği düzenli uyuyan bir anne, sağlıklı, huzurlu ve mutlu olur. Güzel uyuyan bir bebek de iştahlı, güzel gelişimli, kolay odaklanabilen ve sakin bir bebek olur.

Öncelikle bebeğinizin gerçekten bir uyku problemi var mı ona bakmak lazım ? Eğer bebeğiniz :

1- kendi yatağında uyumuyorsa
2- belli bir propa bağlı olmadan ( emzik,biberon, anne memesi ) uykuya başlayamıyor ve devam edemiyorsa
3- diş ya da bir hastalık hali hariç geceleri uyanıyorsa
4- uykuya kendi kendine dalamıyorsa

evet, uyku problemi olan bir bebeğiniz vardır..

Uyku eğitimi, normal şartlar altında
doğum kilosunun 2 katına gelmiş
6 ayı doldurmuş
gece beslenmesini kesmiş
fiziki  ya da zeka ile ilgili bir problemi olmayan bütün bebeklere uygulanabilir.

Uyku eğitimini anlatmaya geçmeden önce, bebeklerin fiziki çevreleri nasıl onların uyku düzenlerini etkiler, ona bir bakmak lazım...

Şu tür bebekler uykuya kolaylıkla dalamayacaklardır:

Aşırı uyarılmış ( tv, yeni bir çevre, yeni arkadaşlar, travma yaşayan bebekler)
Aşırı yorulmuş
Acıkmış
Uyku saatinin geldiğinden habersiz
Aşırı yemiş
Odasındaki bir fiziki varlıktan rahatsız
Hergün aynı saatte yatağına gitmeyen

Bunlardan biri ya da birkaçı bebeğinizde varsa, uykuya dalmasını beklemeyin. Emin olun siz de uyuyamazdınız. Bunları yakından inceleyelim:

Aşırı uyarılmış bebek: Bütün gün ya da günün 1/3 üçünden fazla bir zamanda, tv, yüksek sesli müzik gibi uyaranlara maruz kalan bebekler, aşırı yüklenmeyle karşılaşırlar. Anlam veremedikleri milyonlarca kare beyinlerindedir ve uykuya dalışın anahtarı olan gevşek hale ermeleri mümkün değildir. Yeni başlanan kreş, yeni oyun grubu, ev taşınması gibi sebepler de uykuyu etkiler.

Aşırı yorulmuş bebek: Biz yetişkinler yoruldukça ağırlaşırız ancak bebek milleti kudurur.. Bu böyledir. Uyku saati kaçtığı halde, ortalıkta pire gibi zıplayan çocuk, uykusu gelmediğinden değil, ne yapacağını bilemediğinden bu haldedir. Aaaa, şimdi yatırsam hayatta uyumaz, cin gibi cin denen çocuklardır bunlar.


Uyku saatim mi geldi ?
Biz yetişkinler kolumuzdaki ya da duvardaki saatlerimize bakarak, günümüz organize ederiz. Bir bebeğin bu şansı yoktur. Bebeklerin iç saatini kuracak olan, onların bakımıyla sorumlu kişidir. Bebekler ancak rutin bir günlük hayatları olursa, iç saatlerini düzenleyebilirler. Uyanış, kahvaltıi oyun, öğle yemeği ........................ akşam yemeği, banyo, uyku gibi bir rutininiz yok ise, bebeğiniz neyi ne zaman yapacağını bilemez. En kısa zamanda onun gününü programlayın. 11:25 ara öğün 14:21 park gibi bir düzenden bahsetmiyorum elbette. hergün aynı sırayla aynı olayların birbirini izlemesinden bahsediyorum..Sıkıcı mı dediniz ? Emin olun bebeğiniz buna bayılacaktır.

Aç/ Tok

Bunu yazmaya gerek yok ama çok yemiş ya da aç bir bebeğin de sağlıkla uyuması mümkün değildir.

Odasından Rahatsız Bebek: Odası çok sıcak, çok soğuk ya da çok gürültülü olabilir. Çok karanlık ya da  aydınlık olabilir. Battaniyesi kaşındırıyor ya da gece lambasının yanındakli ayıcık acaip korkunç gölgeler yapıyor olabilir. Bebeğinizin yatağına yatarak, onun ne görüp hissettiğini anlamaya çalışmak genelde bu durumu çözer..


Yarın, uyku eğitiminden önce yapılması gereken hazırlıklarla ilgili yazacağım.. hepinize bol uykulu günler ve geceler :)

Aman Tanrım !!!!

Lafı çok dolandıramayacağım, çok mutluyum çünkü :)))

Bugün 5+6 haftadaki bebeğimi, JRÇorap'ı görmek için doktordaydık :))))


Ama o da ne?

Evet yahu eveeett :)))  minik çoraplarım oluyor. İkiz annesi oluyorum ben :))) Yupppiiiiiiiiiiiiiiii :)))

Çorap babayla biraz korksak da aslında çok mutluyuz. Şok ve heyecandan şimdilik bu kadar yazabildim ama hafta hafta maceralarımızı okuyabilirsiniza birçiftçorap etiketiyle....


Hem hamilelik haberi hem de ikiz haberini verdiğim zaman bana destek olan tüm arkadaşlarım ve tüm nurtidostlarım.... iyi ki varsınız...



3 Eylül 2011 Cumartesi

Sen...............

Senin doğum günündü dün. Yanında olmasını istediğini bildiğim az sayıda insanla beraber kutladık. 38 yaşına girdin. Kutlu olsun.

Yaşadığın yılların 5 tanesine şahit olmaktan gurur duyuyorum. Keşke geri kalanlarına da şahit olabilseydim. Sen bana ömrümü, aşkı ve evlatlarımı verenim,
Sen yüreği, ruhu, ahlakı ve kendi güzelim,
Sen yaşama sebebim, uyanıp da yanımda görünce şükrettiğim,
Hayatıma değen sihirli değneğimsin sen...

Cesur yüreğim, önce başkasını sonra kendini düşünen İNSAN'ım,
Evlatlarımın babası,

Seni çok seviyorum , sana ilk günkünden fazla aşığım...Mutluyum.

İyi ki doğdun. Yeni yaşın kutlu olsun. Geçmiş yılların gibi, alnının apak, yüreğinin aydınlık olduğu daha nice yılların olsun..

Geri kalan yıllarında da yanında olmak dileğim.........

Doğum günün kutlu olsun bi'tanemiz..Seni çok seviyoruz.

1 Eylül 2011 Perşembe

Bloggerlar "N"lerini seçiyorlar

Yazmaya ara vermiş olmama rağmen 2 ayrı blogda mimlenmişim :))))  Birisi sevgili ÖZLEM'in blogunda birisi de Sevgili DİLEK'in blogunda.hemen mimlere cevap yazımı yazayım.

Kurallar:
• Yazının başlığı “Blogger “N” lerini seçiyor” şeklinde olmalı.
• Her kategori için en fazla üç seçim yapabilirsiniz. (Sadece bir kategori için, üçten fazla isim yazma hakkınız var)
• Ekstra bir kategori daha ekleyip seçiminizi yapabilirsiniz. Kategori açarken mümkünse seçiminizi en güzel, en akıllı, en zeki gibi şeylerden yana kullanmayın. Tamam birbirinizi tanıyor olabilirsiniz ama burada genel seçimden bahsediyoruz ve birbirimizi (genelde) sadece yazılarımızdan tanıyoruz. Yazılardan yola çıkarak sonuçlara varabileceğimiz kategoriler olmalı.
• Aynı kişiyi birden fazla kategoriye yazabilirsiniz. Mim yazılarınızın okunduğuna dair, sahibi tarafından yorum bırakılması gerekir. Bir gün içerisinde yazılarınıza yorum gelmezse mail atarak haber verirseniz en doğru sonucu elde etmiş olursunuz.
• Listede ismi olan herkes mimlenmiştir...

İşte benim "N"lerim:
En iyi tasarıma sahip blogger :
En güncel blogger : Delianne
En faydalı blogger: Pratikanne, ekoanne
En çok gezen blogger: Kübra, Ayça,
En çok bilgilendiren blogger: Aylinanne,
En kendini anlatan blogger: Bir Mucizem Var
En eğlendiren blogger: ekoanne
En çok yorum yapan blogger: uzun süredir yokum bunu takip edemedim. E
En çok kendini özleten blogger:
En lezzetli blogger: portakal ağacı, yeturla lezzet kareleri
En vefalı blogger: Nilhan
En hamile blogger: o ben oluyorum :))
En doğal, çevreci ve sade blogger: Özge
En yeni blogger:  dilek

Haberler, Geri Dönüş, Bayram Ve Saire...

6 aylık bir moladan sonra Çorap Ailesi geldi..................................

Hepinizin bayramı kutlu olsun...

Başlayalım haydi :)

Neler oldu ? Türker :

2 yaşına girdi ve geçti bile.. Muhteşem bir terrible 2 bebeği kendisi. Cesareti ve özgüveni zaten çoktu, şimdi iyice tavan yaptı. Anne bu durumdan çok memnun ama zorlandığım zamanlar da epeyce çok.

Yüzüyor artık. Kolluksuz biraz zorlansa da kollukllarla oldukça başarılı. Havuza atlama konusunda master seviyesine geldi.



6 ay önce, allah allah, geç konuşacak heralde dediğimiz Türker, şimdi üstüne para versen susmayan bir çocuğa dönüştü. Soru ekleri ve bazı zaman kalıpları hariç konuşuyor. Kendi icat ettiği kelimelerin çoğu gitti. Gerçek kelimeler geldi.

Kitaplara olan ilgisi son gaz. En uzun ve kesintisiz oyun  saatlerini kitaplarla geçiriyor. Sürekli yeni kitaplar almaya dikkat ediyorum.

Çorap Ailesi:

Çorap ailesinde düğün vardı :)) Türker'in annesi ve babası evlendi. Uzun yıllardır beraber yaşıyorduk ve mutluyduk aslında. Ancak babamız evlenme teklif edince kabul ettim :)) Muhteşem bir düğün oldu :)

İşler böyle rayına girmiş ve biz çoraplar mutlu mutlu çekmecemizde yaşarkeeeeenn :)))

Bomba haberimiz geldi. 2 ay önce karar vermiştik buna. Artık Türker abi olacak. Anne hamile. Henüz 5 haftalık bir fasülyemiz var :))) Umarım çekmeceye pembe bir çorap koyabilirim bu sefer,  yoksa evdeki çükegemen hayat beni delirtecek :p

4 Mayıs 2011 Çarşamba

2. Yaş...................

İki sene geçmiş senin 50cmlik bedenini kucaklayalı, mis kokunu içimize çekeli.....

Sen hep gurur duyulacak bir evlat oldun. 2 yaşıunda bebeğin nesiyle mi gurur duyuyoruz ? Herşeyiyle. Varlığıyla, minicik boyuna rağmen hayatımıza kattıklarınla, çoğu cesaretini yitireceği durumlarda dimdik durmanla... Herşeyinle..

Sen iyi ki varsın iyi ki doğdun minik oğlum.... Doğum günün kutlu olsun.

Baban, abin ve ben seni çok seviyoruz. Önünde seni bekleyen yıllar, başarıyla, ışığınla, gururla dolsun. Başın hiç öne eğilmesin. Utanma ve utandırma emi oğlum. Dürüstlük ışığın, sevgi yoldaşın olsun.

Seni seviyoruz canım kuzum...

Annen - Baban- Abin.

10 Nisan 2011 Pazar

Evet Sayın Seyirciler

Günaydın bu acaip Pazar gününden herkese. Bulutlu, yağmursuz, loş, günşsiz ve keyifsiz bir pazar.

Bir blog neden yazılır ? Anlatacak bir şeylerin olduğu için. Anlatacaklarını dinleyecek insanlar olduğu için. Sen dinlenmekten, onlar da okumaktan keyif aldıkları için.

Şimdi ben bir süre ara vericem blog yazmaya. Bıdıko'nun yaptıklarını not edicem bir deftere. Kesinlikle eminim ki buraya tekrar yazıcam birgün. Ogün geçmişte ne olmuştu hatırlamam lazım.

Ara vericem çünkü bir süre söyleyecek bir şeyim yok. Otomatiğe bağladım kendimi. İçerlek dönemdeyim. Hayatımda bir sorun yok. Oğlum iyi, yuvam iyi.. Sadece ben dinlenmek istiyorum biraz. 38 yaşıma bir kaç ay kala, kendimi bir kez daha keşfetmem lazım. İçime bir yolculuk bu.

Bilsem ki iki işi aynı zamanda layıkıyla becerecek kadar zekiyim, yazmaya devam ederdim. Tanıyorum kendimi. İki işi aynı anda yapamam.

Varsa okuyanlarım biraz sabretsinler. Bir süre sonra tekrar burada olacağız Bıdıkoyla. Hem belki ozaman içime yapacağım yolculukta keşfettiklerimi yazacağım yeni bir blog da açarım.

Evet sayın seyirciler. Yayınımıza bir süre ara veriyoruz. Umarım tekrar görüşürüz.

Sevgiyle kalın.

7 Nisan 2011 Perşembe

Tırtılım Kelebek Oldu


Baharın gelmesiyle beraber değişiklikler var Bıdıko'da.  Dönüşüm demeli hatta buna. Kafka bile hayal edememişti bu kadarını. Bilirsiniz F.Kafka'nın bu fenomen olmuş hikayesinde böceğe dönüşen Gregor Samsa anlatılmıştır. Bence Fran Kafka bu kitabı yazabilmiştir çünkü oğlumu tanımamıştır.

Türker Kağan değişti. İster metamorfoz diyelim buna ister değişim. Yıllardır kulaklarımıza  okunan şehir efsanesi meğer gerçekmiş a dostlar. " Yaramaz çocuk büyüdükçe sakin, sakin çocuk ise büyüdükçe yaramaz olur !"

Türker'in yaramazlıklarına yetişemedikçe bu efsaneye sarılıp, umutsuzca umut ederdim. Oğlum büyüdü müü yoksa bu kadar düşüne düşüne anası Secret mi yapmış oldu bilemeyeceğim.

Amma ve lakin:

Gününün 2/3 sini odasında ve sakin oyunlarla geçiriyor artık. Genelde kitap "okuyor".
Acıkmadıysa ya da merak ettiği birşey olmadıysa yanıma gelmiyor. Ortaklaşa oyunlarımıza, mızıkçılık yapmadan katılıyor. Annesi de kendisi de daha çok keyif alıyor.

Uyku süresi uzadı.

Yemekler zaten pek sorun olmamıştı ama artık hiç sorun olomuyor. Ohh diyorum.

Toplu taşıma araçlarında, çoklukla sakin olurdu ama takside resmen delirirdi. Birkaç zamandır kuzu kuzu yanımda ya da kucağımda oturuyor.

Babacığı işe yolcu ederken huysuzlanmıyor, öpücük yollayıp "baabaaaa" (baybay) diyor.

Ev dışında geçirdiği zamanlarda, bebek arabasında çok sakin oturuyor ve kendi kendine oyalanıyor.

İşte böyle, oğlum dönüşüyor mu yoksa sadece büyor mu bilemem. Ama başına her ne geliyorsa gelmeye devam etsin. Annesi de babası da bu durumdan pek memnun :)

Nazar değmesi Bıdıko'ma :)

6 Nisan 2011 Çarşamba

Diana Ross - "When You Tell Me That You Love Me"

1 Nisan 2011 Cuma

Kitap Alışverişimiz :)

Bugün cücemle saldık kendimizi D&R a.. Yaşasın. Epeydir kitap alamamıştık keyifle. Dün akşam listemizi yapmıştım zaten. Hepsini bulamasak da çoğunu aldık. Neler mi aldık ? 

Tübitak Yayınlarından:


Yavru Köpek

Can'ın bir köpek edinmesiyle ilgili hikayemiz. Son zamanlarda köpeklere karşı " annee kooookkk" diye tepki veren Bıdıkoya iyi gelir diye düşündüm.










 Korkmuyorum: Korkudan Cesarete

Çocuklarda en sık görülen korkuları ve aslında korkunun çok da korkulacak bir şey olmadığını anlatıyor. Kitabın sonunda, belli başlı korkularla başedebilmek için minik öneriler/oyunlar var.









1001 Hayvanı Bulun

Her sayfa farklı ortamlarda yaşayan hayvanları bir araya getirmiş. Biliyorum, bu bıdıkonun en sevdiği kitaplardan olacak. Odaklanma, algıda seçicilik gibi faydaları var. Hayvanları ve ait oldukları ortamları öğrenebilmeleri de cabası.













Büyüklükler

Bu kitabın amacı, çocuklara nesneleri karşılaştırmayı öğretmek ve onları matematiksel ilişki kavramıyla tanıştırmakmış.Kalem tutma becerisini de geliştirirmiş.

 Zaman
Çocuklar için anlaşılması zor bir kavram olan zamanla tanışmak içinmiş bu kitap da. Gündüz-gece, haftanın günleri, mevsimler neler neler. Kitabın sonunda da oyuncak bir saat var alıştırmalar için :)
 Renkler
Çocuklara renkleri, tonlarını,karışımlarından neler ortaya çıktığını anlatıyor.Bolca da boyama yaptırıyor.
Karşıtlıklar
Büyüklük, şekil, miktar, konum, yön aklınıza ne gelirse.














 Karlı Bir Gün

Doğdu doğalı, hatırlayacağı kadar kar görememiş çocuğuma karı öğretmek için.

















 Sayılarla Eğlenelim
Adı üstünde işte :) Bizimki düööyytt ayytii dan öteye geçebilir belki de :)
Rüzgarlı Bir Gün

Çok olumlu etkilerine bizzat Ada'dan şahit olduğumuz bir kitap. uzun süredir almak istiyordum. Rüzgar nedir, neler yapar ? Çok güzel hikayelemiş.











Kültürlü Kurt

Acımasız ve aç kurt, karnını doyurma ümidiyle gittiği çiftlikte bir sürprizle karşılaşır. Çiftlikteki hayvanlar, kurdun saldırısı karşısında kafalarını bile kaldırmadan kitap okumayı sürdürürler. Kurt bu hayvanların dikkatini çekebilmesinin tek yolunun okumayı öğrenmesi olduğunu fark eder.
Alışılmış karakteri dışına çıktığı bu hikâyede kurt, zorlu bir serüvene atılıyor.








Çok sevdiğimiz Mandolin Yayınlarından da kitaplar aldık bugün. Hayranı olduğumuz delifişek Russell'ın yeni kitabı mesela :)



Koyun Russell Ve Kayıp Hazine

Delifişek Russell bu sefer de Kurbağapoposu Çayırındaki hazinenin peşine düşüyor :)











Anne Çişim Geldi

Kiraz'ın Maceralarından bu da. Kuzeni Ecem'i nasıl bezden kurtulmaya teşvik ettiğinin hikayesi.
Kocaman Bir Teşekkür

Teşekkür etmeyen, öğrettiğimde anlamayan, nazik Bıdıkoya cevabımdır. Benn sana teşekkür ediyorum ama her fırsatta :)









Son 4 kitabımız da farklı yayınevlerinden seçildi. Beneksiz İneğin yazarı Firuzan Gürbüz'den 2 kitap seçtik. Beneksiz inek, yırtıldığı için tekrar alacaktık ama bulamadık malesef :(



Penguen Pi ve Yeşil Otların Gizemi

Kuzey Kutbu'nda yaşayan penguen ailesinin en küçük üyesi Penguen Pi, bir sabah garip bir keşif yapar. Bu daha önce hiç görmediği, yeşil renkte bir şeydir; aslında topraktan fışkırmış otlardır. Penguenler bu keşfi şaşkınlık ve heyecanla karşılar. Daha önce yeşil ot gören kimse olmadığı için Her Şeyi Bilen Penguen'e danışmaya karar verirler. Her Şeyi Bilen Penguen,insanlar doğayı kirlettiği için buzların erimeye başladığını, durumun vahim olduğunu açıklar.

Gözü Yükseklerdeki Sinek

Sineğimiz, bir orman klübesinde doğmuştur. Ama aynı klübede yaşayan arkadaşı onun farkında değildir.







Pamuk Karga

Gakgukların Maceraları dizisinden bu kitap. Farklı, beyaz ve karga :)
Küçük Penguen

Leyleğin peşine takılan Penguenin, yuvasına dönene kadar başına gelenler :)










İşte böyle... Bu kitapları şimdi günlere bölerek okumalıyız Bıdıko ile. Belki bazıları uyku öncesi kitaplaımız içinde yerini alır bilmiyorum. Ama sanırım güzel kitaplar seçtik. Darısı Başınıza.

28 Mart 2011 Pazartesi

Hayallerden Geriye Kalan


İki ailenin ocağına ateş düştü geçen hafta. Onlarla beraber, bir çok annenin de yüreğine......

3 tane fidandı onlar, 3 tane tazecik can. Anneleri onları bizim evlatlarımızı kucakladığıumız gibi kucakladı. Hamileyken tekmelerini hissetti, sancılarla doğurdu, aylarca emzirdi. Büyüsün, okula gidecekti, asker olacak, iş tutacaktı  Ahmet Tuna, belki öğretmen ya da doktor olacaktı Dilruba. Türkan belki birşeyler başaracaktı.

Türkan 10;

Ahmet Tuna 8,

 Dilruba 6,

 yaşındaydı daha melek olduklarında. Hangimiz bayramlarda şeker toplamaya çıkmadı ki ?  Hangimiz, kapımıza gelen çocukları gülümsetmek için evine şeker almadı ki ? 2 yıldır yoklar. Şeker toplamak için çıkmışlardı analarının yanından yola. Şimdi toprağın altındalar. En azından artık yerleri belli.

Komşularıymış diyorlar katilleri, üstelik Türkan bir de tecavüze uğramış ölmeden. Anneleri ağlıyor, 2 senedir dinmiyor gözyaşları.

Biz unutmuştuk değil mi bu olayı ? Onlar unutmadı. Asla da unutmayacaklar. Bize şenlik olan bayramlar, bu iki aileye her zaman  eziyet olacak. Biz kuzularımıza bayramlık alıp süslerken, onlar mezarlarını süsleyeekler evlatlarının.

Nolur; bir dua da siz edin aklınıza geldikçe. Cennette onlar şimdi. Tek umudum çok acı çekmemiş olmaları ama sanmıyorum. Ailelerine sabır diliyorum. Katlanılması en zor, kapanması en mümkünsüz yara evlat acısı. Hele de böylesi. Evlerden uzak.

Çocuklarımızın üstünden gitsin ölümün soğuk nefesi, hep sevgi hep mutluluk olsun gözlerinde. Çaresizlik, ölüm, acı...... Bunlar bir çocuğa en yakışmayan şeyler.

birannedogdu blogunun yazarı Nehir dostum, gündemine getirmiş bu olayı. Bir de banner hazırlamış. Ben de yayınlıyorum bu bannerı ve size sesleniyorum Blogger Anneler........

Siz de bu bannerı bir süreliğine koyun bloglarınıza. Hani sıcak evlerimizde unutmuştuk biz bu olayı ya, hani bu cesetler bulunamasa belki de hatırlamayacaktık ya bir daha. Unutmayalım diye, unutmasınlar diye, böyle başka çocuklar da olmasın diye, siz de yayınlayın................

Türkan, Ahmet Tuna, Dilruba...............
Size ağlıyoruz...............................................................................

22 Mart 2011 Salı

MİMLENDİMMMM

Canım dostum Nilhan, beni magnet mimiyle mimlemiş. Hımm. Yazalım bakalım :)))

Baştan söyleyeyim benim buzdolabı üç tarafı magnetlerle çevrili  bir hayal yarımadasıdır :))

Sol yanında :


Nehir Teyze'mizin hediyesi, beslenme tablomuz,




Büyük oğlumun 11 aylık halini gösterir bir resim var.

Sağ yanında:
Karikatürlerimizi tutan kurbağa magnetimiz var.

İşte bu karikatürler :)  Birisi burada birisi de burada. 

Ön tarafta ise işte bunlar var:

Oğlumun süt kardeşi, Ela'mın doğum şekeri. Taa viyanadan geldi getirdi Canım dostum Çağla :)

Büyük kuzum İlker'in bebeklik hali, taksi durağının magneti, Türker'in diş kurabiyesinin etiketi, Babamızın Venedik hatırası, Canım dostum, oğlumun süt annesi ve süt kızımın annesi Nilüferin armağanı kırmızı kalp magnet, balon magnete tutturulmuş diş hekimimizin kartı.....

Canım Dostum Nilhan'ın bana yolladığı pastiçlere yazdığı not ( bitti onlar Nilhan haberin olsun.)

Faturalar, Süt kızım Derin'in yeni doğduğunda çekilmiş resmi

Alışveriş listem ( hiç boş olmaz), oğluşumun 12 günlük hali, Bodrum tatilimizde, tombalada kazandığımız Bodrum magneti

Babamızın Barcelona hatırası, sucu, digici, halıcı yıkamacı............... magnetleri


Mavi Marmarayla ilgili bu karikatür... İsrailli askerlerin hırsızlığıyla alakalı.


İşte bunların hepiciği , benim buzdolabımda şöyle bir görüntü oluşturuyor:




Nilhan'cığım, umarım mimin hakkını verebilmişimdir :)

Şimdi bu miiimmm  :))
Sevgili Çizgili Maymun'a ve Cavidan arkadaşıma gitsin.

Ve magnet denizinde balık olmuş tüüm bloggerlara.

ay lav may magnets :)

Küçük Vampir

Başlığı görüp de " AA yeni bir masal kitabı mı?" diye tıklayanlara duyurulur.

Değil. Bu sadece, dolaptaki kırmızı parmak boyaya ulaşmış oğlumu, odasına gittiğimde bulduğum halin resmidir :) Beyefendiyi yıkamak üzere banyoyu hazırlarken çekilmiştir. Ah be oğluşşuum :)))

Okudum....


Yeniden okuduğum bir kitap. Kütüphanemin demirbaşlarındandır.  Ne zaman, hayatım bana " batmaya" başlasa bu kitabı okurum. İyi gelir. Yaınevi bu kitabı anlatmış şurada.

Orda yazılanlara katılıyorum birebir ama en önemlisi, bu kitap, bir kadının " hayatta kalma içgüdüsünün" ne kadar kuvvetli, yıkıcı ve elinden alınamaz olduğunu anlatır. Belki de sadece ama sadece bu sebeple okunmalıdır derim. Tehmina Durrani'nin kaleminden, hayatının bir yerinde acı çekmiş tüm kadınlara..

17 Mart 2011 Perşembe

B.KU ÇIKAN BLOGSPOT YASAĞI


Hah işte, komedide 2. perde.tüm DNS üç kağıtlarıma rağmen bugün blogumun kumanda paneline ulaşamadım tüm gün. Şimdi de blogum açılmıyor ama kumanda panelim açılıyor. BU YAZIYI BLOGUMU GÖRMEDEN YAZIYORUM.

Önce züpperonlayn yasakladı dendi, sonra tüm servis sağlayıcılar yasakladı denildi.DNS ayarlarıyla oynadık, girdik, kimi gün gene giremedik.Birimize uyan ayarlar, diğerimizde olmadı. Hatta bugün bir ara superonlinedan bile girebildim bloguma. Özetle, onlar da ne halt ettikelrinden bihaberler.

DİGİTURK VE SUPERONLINE SÖZÜM SİZLERE .........

Adam gibi şifreleme yapamadığınız için, yayınlarınız apartılıp yayınlanıyorsa tamam bu bir suçtur. Ama bu suçu işlemeyen diğer insanların sırtına bunun cezasını yüklemek de suçtur.
Yasağın kalktığına dair yayınlar heryerde varken hala kendi DNS ayarlarımla kendi bloguma giremiyorum.
Siz malınıza sahip çıkamayıp çaldırıyorsanız, bundan bana ne? Bize ne ?

Globalleşmek diye yırtınırken, dünya iletişim özgürlüğü için ulusal ve uluslararası kartellere savaş açmışken, siz hala kişi başı 10 liralık maç yayını için, milyonların hak ve özgürlüklerini kısıtlıyorsunuz.

KENDİ YAYIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜZ KISITLANDI DİYE, BİZİM YAYIN ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ KISITLIYORSUNUZ.

Suç addettiğiniz şeyi, kendiniz yapıyorsunuz. Haklarınıza tecavüz edildiği gerekçesiyle biizm haklarımıza tecavüz ediyorsunuz !!!

SORUM SİZE DİGİTURK VE SUPERONLINE , SİZ NE YAPMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ ?
BENCE BİLMİYORSUNUZ!!!!!!!!!!! BENCE SİZ DE BU ARAPSAÇINI NASIL ÇÖZECEĞİNİZİ BİLMİYORSUNUZ. HALA BLOGLARIMIZA ULAŞAMAMIZ BU YÜZDEN. TÜKÜRDÜĞÜNÜZÜ YALAYIN ARTIK. SÖZ  VERİYORUM, TADI OKADAR DA KÖTÜ GELMEYECEK.

O YATAK O ODADAN GİDECEEEK!!! Demiştim Di mi Ama :)

Ve gitti. Bugün beşiği demonte edip kaldırdım. odaya yeni bir şekil verdim. Resmini de koyarım yarın.

Neyse, Bıdıko, gayet olağan karşıladı olayları. Sökülürken yardım bile etti :) Yerine koyduğum eşyalarla oynadı. Gece oldu, yatma vakti geldi. Masalları okuduk, Yatağına gitti. Yattı. yastığını aldı, yataktan indi ve BUMMMMMMM!!!!!!!!  Döne döne beşiği arıyor. Haydaaa.. Anlatmaya başladım ama ne mümkün, gözler doldu, alt dudak titredi, bööööööö.. Olamaz. Attaaak attaakkk ( yatak) die nasıl ağlıyor aman yarebbim. !0 dk anlattım, sen büyüdün, kocaman çocuk olduuun, hem zaten o yatak kırıktı ( kırılmıştı gerçekten de, abisiyle üstünde tepişirken bi kaç yerinden kırmışlardı) neler neler. Bana son sözü " anne, attaaakk, oookkk ( yok), fıırkkk" oldu. Öptüm gene çıktım odadan. BamBam'ı kucaklıyordu ben çıkarken. 15 dk sonra uyumuştu.

E oğlum, ahh oğlum, sanma ki yüreğim cızzz etmedi, sanma ki elim kırılaydı da kaldırmayaydım demedim. Ahh oğul, ciğerim oğuul. Kıyamadım o haline. Hayır dedim ama bir kere.  :( Hem uykundan oluyordun. O şekilde her gece ağlayacağına, bir ya da iki gece daha az ağla napiim. Naçar kaldı anan, oğuul.

O alt dudağının sarkışını, o gözlerin doluşunu unutamıycam sanırım. :( Ama her zamanki gibi herşey Türker için. Oyunla başlayan atraksiyon artık hem onun hem de benim için çileye dönmüştü.

Yatak gitti, umarım kısa sürede kavga da biter. Şimdi uyuyor melek gibi. Seni seviyorum oğluum....

16 Mart 2011 Çarşamba

Sonunda Yaptım !!

Evet, oydu buydu derken sonunda saçlarıma şu Brezilya Fönü denen, esas amacı nano-keratinle bakım yaptırmak olan ama süreçiçinde saçlara 6-8 ay arası düzlük vermek için de kullanılan işlemden bahsediyorum.Epeyce araştırdım. İnceledim, yaptıranları okudum. Kolay olmadı karar vermek. Son dönem saçlarım okadar kötü haldeydi ki ne olsa bundan kötü olamaz deyip soluğu kuaförümde aldım.

Tırstım tabi başlangıçta. Ama saçlarım yıkanıp kurutulduktan sonraki hali:



İşte böyleydi. Bir ahır dolusu inek sanki saçlarımda koşturmuştu. Bu artık çok yorucu olmaya başladı benim için. Avuç avuç jöle kafamda. Hani çözüm olsa amenna. Off yani. Bu hali de görünce hadi hadi dedim Müjgan'a. çabuk ol.

Önce saçlarınızı özel bir şampuanla yıkıyorlar ve kurutuyorlar. Sonra, aynı boya yapar gibi, bir karışım sürüyorlar tüm saçınıza ve 1 saat bekliyorsunuz.



O 1 saatin sonunda saçlarınız sürekli fönlenerek düzleştiriliyor. Ardından pressle bir daha. Uzunca bir süreç yaklaşık 2-2,5 saat sürdü. Saat 13:00 gibi başladık. 17:30 da çıktım kuaförden. Sonra 4 gün yıkamıyorsunuz saçlarınızı ve her gün bu presleme işlemi tekrarlanıyor. Yarında ordayım yani. Tam sonuç pazar günü alınacak.

Bu 4 saatin neticesinde kafamda tiftik yumağı şöyle bir hale gelmişti :


Allahıımmm bu bir rüya olmalı. Çayır gitmiş,inekler gitmiş. Saçım insan saçına benzemiş. Mutluyum şu an. Aynaya bakıp duruyorum. Yıkayınca hafif bir düzleme gerekebilirmiş bu görüntü için ya da iri dalgalı kullanabilirsin dedi Müjgan.

Benim işlemimi yapan Müjgan oldukça ehil bu konuda. Piyasaya göre de oldukça uygun fiyatlı  yapıyor. Ben ilk araştırdığımda 1000 lira gibi rakamlara ulaşmıştım. Yuh demiştim.

Türker' de bu durumdan memnun. Gülüp saçlarımı okşuyor, anneee aççç aççç ( saç) diyor. Artık elinin saçlarıma düğüm olmasından kurtuldu kuzum :))

Şimdi kahvemi düz ve yumuşak saçlarımla içicem ben. Yarın görüşürüz :) Ay çok mutluyum hehehe :)

If Only ( Sadece Sen)

Dün gece; sevgilinin de yokluğundan istifade kanal kanal gezerek, romantik film aradım. Malum erkek egemen Tv kumandası sisteminde yaşıyoruz biz de :) Gerçi saolsun fikrimi sorar ama.........

Şöyle yapış yapış bir romantizme bile razı hale geldim. Tüm kanallarda ya ağlak yerli diziler ya dünyayı kurtaran hüper kahramanlar ya da dünyayı istila eden zuzaylılar vardı. Tam umudu kesmek üzereyken can kurtarıcı CNBC-E de bir film buldum. Orjinal adı If Only. Sadece Sen diye çevrilmiş türkçeye.


Ben ilk defa izledim ama epey eskiymiş aslında. 2004 yapımı. Ghost Whisperer ile tanıdığımız (aslında daha eski işleri de var) Jennifer Lowe Hewitt oynuyordu. Severim zaten hatunu. Daldım filme. Güzeldi. Yaptıklarının sonucu sevgilisiyle kavga eden ve aynı anda onu bir trafik kazasında kaybeden esas oğlan, sabah uyandığında, aynı günü bir kez daha yaşama şansı bulmuştu. Ve bu sefer......................... Bana biraz Fifty First Kiss i hatırlattı. Drew Barrymore'un işlerinden olan Fifty First Kiss de gerçi ölüm yoktu ama gene aynı günün tekrar yaşanması üstüneydi. Bak şimdi o filmi de özledim ben :)
Tavsiye ederim izlememişlere. Tam patlamış mısır, az kutu mendil ve ekose battaniye filmi.. :)))))) Bir şişe kırmızı şarap, iki mum ve bir peynir tabağıyla da sevgiliyle aşk tazelemek için kullanılabilir. :)) İyi seyirler.

Dünkü Posta Edit: O Yatak O Odadan GİDECEEEEEEEEEEEEK!!!!!!

Dün akşam ben son postu yazarken bile yatak yatak taşınan Bıdıko, artık annesinin canına tak ettirmiş ve öyle uyumuştur. Huzura eren anne, işini gücünü bitirimiş yatmış ve sabah 06:00 da bir çığlıkla uyanmıştır. Noluyor  yahu! demeye kalmadan yatağının yanında gözyaşları içinde biten Bıdıkosuna bakmış ve sormuştur : Ne oluyor Annecim? Düştün mü? Kabus mu gördün ? Bıdıko giderek artan avazlarla çığırmaya devam edince anne odasına seğirtir. Bıdıko da peşinde. Sorun bulunur: Diğer yatağa geçecekmiş. Tamam da niye ağlıyorsun geç işte !! Bıdıko diğer yatağa taşınır, öpücüğü ve efradı verilir odadan çıkılmasıyla bir çığlık daha! Ne oldu ? Gene öbür yatağa geçecekmiş. Yaaa sabbbbıırrrrrrr  çekilip yatırlır. Kapı kapatılır. Gene çığlık gelince odadan,  bir hışım odaya dalınır. Bıdıkoyo bakılır. Git denir. Yanıma yat. Bıdıko deneni yapar ama orda da mutlu olamaz. Anne-Baba yatağı O'nun için uyku değil zıpzıp yeridir çünkü. Anneyi cinnet eşiğinde bırakır yatağında ve mutfağa dalar. Düüt anne düüüt... Anne kalkar, dütünü verir, kaaa anne, pekii , Nesquik de konur. Anneee oodaa odaaaa.. Peki. Sütü ORAYA! konur. Annenin saçları diken vaziyetinde,
 sabahın altısında yaşadığı bu "ŞEY" den şaşkınken, Bıdıko yeni emrini verir. Odaaa anne odaaaaa... Sütün yeri bir daha değiştirilmez.İster iç ister içme resti çekilir. Bıdıko resti görür. Sütü bir dikişte  içer. Anne, bu acaip sabah maçında atmış olduğu tek golle avunarak yatağına gider. Bıdıko da odasına. Anne bir 30 dk daha kestirir. Bıdıko odaya dalar. Annee, gaallkkkkk !!! Olsuun. :) Kalkarım ben . Canım oğlum benim. Huysuzluğu geçmiş, pamuk helvaya dönmüş Bıdıko, yatağa çekilir, mıncıklanır, milyon kere öpülür... Abaaa ister anneden.


Anne Bıdıkosuna bi abaaa yıkar verir.



 Uyanıp, güne başlayabilmek için kendine kazanla!  bi kahve yapar.......... Bugün de böyle başlar.

Ama demedi demeyin bak söylüyorum. O YATAK O ODADAN GİDECEEEEEKKK!!!!!  O kadar.