28 Eylül 2012 Cuma

ÇOCUKLARDA GENİZ ETİ VE BADEMCİK



Uzun süredir, huzursuz uykularıyla ve gerileyen büyümesiyle bizi zorluyordu TKÇ. Bu sebeple, geçtiğimiz hafta bir Kulak Burun Boğaz Uzmanı'na muayene olduk. Durum çok kötü değilse de pek iç açıcı da değilmiş maalesef. Geniz eti ve büyüyen bademciklerimiz varmış.

Muayenenin ardından, doktorumuz, bize kendi hazırladığı bir dokümanı verdi. Geniz eti ve bademcik hakkında gerçekten güzel uyarılar vardı yazıda. Ben de Doç. Dr. Hakan GÖÇMEN tarafından hazırlanmış bu yazıyı sizinle paylaşmak istedim.

" BADEMCİK VE GENİZ ETİ
Bademcikler, dil kökünün her iki yanında bulunan lenf dokularıdır. 4-5 yaşlarda daha sık olmak üzere, enfeksiyonlara bağlı olarak büyürler.İleri yaşlarda, küçülme eğilimi gösterirler.Her ne kadar, vücudun savunma mekanizmalarının bir elemanı olsalar da bazen zararlı olup çocuğun gelişiminde aksamaya, uzun dönemde geçirilen sık enfeksiyonlar göz ardı edilirse önemli organ hasarlarına, eğitim aksamasına ve dolaylı olarak iş gücü kaybına neden olabilirler.

Geniz eti, burnun arkasında, geniz dediğimiz bölgede bulunan lenf dokusudur. Bu dokunun da iltihaplanmaları olabilir ama esasen büyümeleri  önem arz eder. Çocuklarda, yapısal olarak, hava yolu daha dardır. Bu yol üzerinde bulunan geniz etinin gereğinden fazla büyümesi:
* Nefes almada zorluklara ( burun tıkalı olduğu için ağızdan nefes almak gibi)
* Horlamaya
* Uykuda nefesin durmasına ( uyku apnesi)
* Çocuğun yatakta sık yer değiştirmesine ve huzursuz uykulara
* Gece terlemelerine ( özellikle baş ve boyun)
* Diş gıcırdatmalarına neden olabilir.


Geniz etinin büyümesine çözüm sağlanmazsa:

** Büyüme ve gelişmede gerileme
** Huzursuzluk
** Aşırı hareketlilik
**Saldırganlık
** Ağızdan nefes almaya bağlı, diş çürümeleri
** Damakta yükselme ve sonuçta yüzde öne doğru uzama
** Alt çenenin nispi küçük kalması sonucu, yüz şeklinde ve konuşmada bozulmaları meydana gelebilir.

Sık tekrar eden viral üst solunum yolları enfeksiyonlarına yatkınlık, tekrar eden ve tedaviye geç cevap veren orta kulak iltihaplanmalarının arkasında da yine geniz eti büyümeleri ve enfeksiyonları düşünülmelidir. Bademcik ile geniz eti büyümelerinin beraber olması da muteberdir. Bu, sorunların daha erken ortaya çıkmasına ve daha belirgin olmasına neden olur. Tek başına olduklarında, örneğin ağzı açık uyuma ve horlama yakınması varken, beraber büyüdüklerinde, daha ağır bir tablo olan  uykuda nefesin durması ana tablo olabilir ve kesin müdahele gerektirir. Romatizmal ateş olarak bilinen hastalık, A grubu Beta Hemolitik  Streptokoklara karşı oluşturulan antikorların yol açtığı bir komplikasyondur. Kalp kapakçıklarında ve eklemlerde ciddi hastalıklara yol açabilmektedir.

BADEMCİKLER VE GENİZ ETİ HANGİ DURUMLARDA ALINMALIDIR ?


Bademcik ve geniz eti ameliyatları, Kulak Burun Boğaz kliniklerinde  sık uygulanan ameliyatlardandır. Ameliyata karar vermek için gerekli kriterler:
* Üst solunum yolunun bademcik ve geniz eti büyümesine bağlı olarak tıkanması ve buna bağlı olarakileri derecede yutma güçlüğü, uyku bozuklukları ve kalp sorunları, diş-yüz gelişim bozuklukları, idrar kaçırma, okul başarısında düşüş ve davranış bozuklukları
* Tıkayıcı uyku apnesi ; uykuda solunumun mükerrer kez durması
* Bademcikler etrafında oluşan mükerrer abse ( peritonsiller abse) oluşumu
* Yüksek ateşe bağlı mükerrer havale nöbetleri
* Kötü huylu tümör şüphesi, tek taraflı bademcik büyümesi
* İlaç tedavisine cevap vermeyen, kötü ağız kokusu, bademcik taşları,geçmeyen boğaz ağrısı,hassas boyun ve lenf bezi iltihapları şeklindedir.

BU AMELİYAT HANGİ YAŞTA YAPILIR ?

Bademcik hastalıkları çocuk yaş grubu sorunu olarak bilinmekle birlikte, erişkin için de aynı kurallar geçerlidir. Ciddi sağlık problemi olmayan erişkinlerde de bademcik ameliyatı uygulanmaktadır. Bademcik ve geniz eti ameliyatları için, zorunlu hallerde yaş sınırı olmamakla beraber genelde 3-4 yaş alt sınır olarak belirlenmiştir.

Doç. Dr. Hakan  GÖÇMEN
Özel Gaziosmanpaşa Hastanesi KBB Uzman Hekimi "

Yazıda bir kaç bilgi daha var ama onları, kendi KBB uzmanınızdan, yüzy üze öğrenmek daha doğru olur diye düşündüğümden buraya alıntılamadım.

Mutlu ve sağlıklı kalın :)







11 Eylül 2012 Salı

KREŞ KABUSA DÖNÜYORSA...


Uzuuun girizgahlara girmeden, çocuğunuzu kreşe, mutlu mesut, ağlatmadan göndermenin ipuçlarını paylaşıcam sizinle. Malum kreş sezonu başladı. Arada biz bunu nasıl aştık, ondan da bahsedicem. Buyurun buradan başlayalım:

KREŞ GÜNLERİNE HAZIRLIK

Kreşe başlamadan 1-2 hafta önce, sistemli bir beyin yıkama eylemine başlayın.
"Hımm, Ali artık 2 yaşında, yakında, tüm 2 yaşındaki çocuklar gibi, Ali de okula başlayacak, ne kadar eğlenceli."
" Tabii ki ..... yapabiliriz ama bu, okula gidebilen çocuklara göre sanırım. Sen de okula başladığında .... yapabiliriz/ ...ya gidebiliriz, ......... alabiliriz."
Arada okuldaki oyunlar, oyuncaklar ve eğlencelerden dem vurmak da işe yarar.

Çocuğunuzun zayıf noktasından çalışmak da iyi bir yöntem. Mesela, TKÇ, araba yolculuğuna bayılır. Okula, servisle gidebilmek onun için vazgeçilmez bir zevktir.

Siz de şuna hazırlanmalısınız: Çocuğunuz ve kendiniz için iyi bir şey yapıyorsunuz. Kötü bir şey değil. Günümüz veletlerini, 4 duvar arasında oyalamak neredeyse imkansız. Mesela kreşe başlamadan önceki dönem, Tkç bütün oyuncaklarından ve seyredebildiği 2 tv kanalından, evin yakınındaki parktan hatta benden bile sıkılmıştı. Kreş, onları ileriki hayatına hazırlayacak, arkadaş edindirecek, toplum kurallarını öğretecek bir kurum. Kreşi sevin, oraya gönderebildiğiniz için mutlu olun ve heyecanlanın. Çocuğunuz da sizin gibi hissedecektir.

Kreş alışverişini, çantasını vb şeyleri beraber alın seçimleri onun yapmasına izin verin. Heyecanlanın, evde çantasıyla dolaşsın, varsa dergileri vblerini baksın. Alışverişte çok eğlenin. Beraber yemek yiyin.

Evi sıkıcı bir hale getirin.

Kreşe başlamadan 2-3 gün önce TVniz "BOZULABİLİR" mesela.
Bu dönemde yeni oyuncaklar almaktan ve "aşırı" eğlenceli aktivitelerden kaçının.
"Keşke olsa, ne güzel olurdu" kalıbı ile okuluda olabileceklerden ve edineceği arkadaşlardan bahsedin.
Okula gitmeyi, "büyümenin" ayrıcalıklarından gibi göstermek yararınıza olacaktır.


KREŞE BAŞLADINIZ

Zor gerçekten de. Hele de anne çalışmıyor ise daha da zor olacaktır.Kılavuzunuz hep aynı: İyi bir şey yaptığınızdan eminsiniz. İstikrarlı, sabırlı, sevecen ama kurallardan sapmadan karşılamalısınız kriz anlarını. Miniklerin, kreş günlerine direnmek için çektiği belli başlı silahlar ve bu silahlara karşı savunma yöntemlerinden bahsedelim biraz.

DİRENİŞ 1: Evden çıkma hazırlıklarına itiraz ve problem çıkarma.
 Giyinmemek, kahvaltısını evde ediyorsa buna itiraz, evden çıkma saati geldiğinde yaptığı(nız) işi bırakmaya direniş gibi.

ÇÖZÜM: Önceden hazırlıklı olmak
Kreşe sabah gidiyorsa, öyle bir pijama seçin ki, onunla da çıkabilsin evden. Giyinmek istemiyorsa, giyinmesin. Kraliçenin resepsiyonuna değil, kreşe gidiyor altı üstü ve çantasında yedek kıyafeti var. Ayakkabılarını bir torbaya koyun, çantasını alın ve evden çıkın.

Çocuk-Giyinmicem işte, gitmek istemiyorum!!!
Anne- Tabii ki giyinmek istememekte özgürsün. Ancak, giyinmezsen evden pijamalarınla/ev kıyafetlerinle  gitmen gerekecek. Belki de eğlenceli olabilir.

Evden çıkma saati geldiğinde, tekrar giyinmek isteyip istemediğini sormayın. Çantasını, ayakkabı torbasını ve gerekiyorsa montunu alıp, Kucaklayın. Aracınıza, otobüse binin ya da servise teslim edin. Bunu en fazla 3 kere yapacaktır, emin olun. 3 kere pijmayla gitti diye, bir yeri eksilmez. Rahat olun :)
Yaptığı(nız) eylemi sonlandırmada zorluk da diğer bir direniş şekli. Tv,kitap okuma, oyun, her ne ise. Çünkü, eve döndüğünde buna devam edebileceğini algılaması zor.
Sorun TV ise kolay. Artık, neredeyse tüm televizyonlarda otomatik kapanma özelliği var. Kreş için 08:00 de çıkmanız gerekiyorsa 10dk öncesine kapanmaya ayarlayın, bu özellik yoksa, çaktırmadan fişi çekmek, sigortayı indirmek de çözüm.

A- Evden çıkma saatimiz geliyor, haydi
Ç- Gitmicem, Tv izliyorum!!
.........
Tv kapanır

Ç- Ne oldu ????
A: Tv uyudu tatlım. Senin kreşten dönmeni bekleyecek. Akşam döndüğünde izlemeye devam edebilirsin.

Bu da bir kaç kere denedikten sonra fazla karşı koyamadığı bir yöntem. Ana fikir, her ne yapıyor ise, o işe kreş dönüşü de devam edebileceğini öğretmek.


Ağlama, çırpınma, kendini yere atma karşılaşacağınız sıradan tepkilerden. Sakince " gösterinin" bitmesini bekleyin bir süre. Bitmezse, kucaklayın ve " anlaşılan, o gün okula böyle gideceğini" anlatın.

En inatçı vakalrada 10 gün içinde çözülür problemler. Yeter ki 2 şeyi unutmayın:
GÜLÜMSEYİN VE SAKİN OLUN. ONU İŞKENCE ODASINA YA DA SÜRGÜNE DEĞİL, YAŞITLARIYLA EĞLENECEĞİ BİR YERE GÖNDERİYORSUNUZ.
İTİRAZLARINA/TALEPLERİNE AÇIKLAMA YAPARKEN ASLA AMA ASLA HAYIR KELİMESİNİ KULLANMAYIN. ( BU KREŞ HARİCİ KRİZLERDE DE İŞE ÇOK YARAR)

Mesela: Gitmicem, arabalarımla oynıcam işte!!!
             Tabii ki arabalarınla oynayabilirsin canım( durun, dönüp şaşkınlıkla bakacaktır, baktığı zaman devam edin) Tabii ki arabalarınla oynayabilirsin canım ama okul dönüşü.
Tabii ki biraz daha çizgi film izleyebilirsin, akşam beraber izleriz.
%90 şaşkınlıktan itiraz edemezler. Çünkü sizin hayır diyeceğinizden ve tartışacağınızdan gayet eminler :)

Bizde bu süreç artık şöyle yaşanıyor: Anneşiiim, selbis gelene kadal oyumcaklarımla oynayabiliy miyim ???
Elbette tatlım :)

Oysa eskiden şöyleydi. Kıleşe gitmek istemiyolum, yapbozumu dizmek istiyorum!!!
Tabii ki yapbozunu dizebilirsin, gel kıyafetlerini giyelim, sonra servis gelene kadar, yapbozunla oynarız.
(hayır, kreş ve gitmek demedim hiç, en sevdiği şeyleri söyledim. servise binmek ve yapboz)

Bir kolaylık da, servis saati yaklaşırken, elindeki işi bitirmesi için fırsat vermektir. Birazdan servisin gelecek, ya da evden çıkıcaz.  Acele etsen iyi olur. 15 dk için 3 kez hatırlatma yeterlidir.
Genelde neye sinirlendiğinizi bilen cüceniz, tüm silahlarını çekecektir.Siz sakinliğinizi korudukça, o da pes edecektir.

DİRENİŞ 2: Annecim beni bırakma, sen de gel. Gitme, burada kal ve benzerleri 

ÇÖZÜM. Keşke yerinde olabilseydim.
Ahhh, tabii ki onunla okulda kalmak isterdiniz ama ne yazık ki orası çocuklar için. Büyüklerin gitmesi yasak. Onu ne kadar da çok kıskanıyorsunuz. Şimdi o arkadaşlarıyla oyunlar oynayıp eğlenirken, siz sıkıcı işinize ya da evinize dönüp çalışmak zorundasınız. Ama akşama onu sabırsızlıkla bekliyor olacaksınız. Öğrendiği oyunları size de öğretmesi için yalvaracaksınız. Onu çok ama çok kıskanıyorsunuz. Keşke gene çocuk olsanız da kreş günlerinize geri dönseniz. ( gitmişseniz bahsedin, gitmedinizse yalan söylemeyin ve ciddi ve derin bir üzüntüyle, keşke ailenizin sizi de bu eğlenceden mahrum etmemiş  olmamasını dilediğinizi anlatın) Ballandırın. Büyüleyin, anlatın. O çok şanslı. Gerçekten.

Ben, alışma döneminde, anneyle kreşe gidilmesine karşıyım. TKÇ, benimle gittiği 4 günde de ağlamaktan helak oldu. Ve sonradan ANNELER KREŞE GİREMEZ kuralını pekiştirmem güç oldu. Ama başardık. Ona , kendisinin dahil edilmediği yetişkin aktivitelerinden bahsettim. O onlara dahil olamazdı ben de kreşe: O benden şanslıydı. Hala bana çok üzülür TKÇ :)

Anneden en kolay kreşin kapısında değil, evin kapısında ayrılınıyor. Bu yüzden imkanınız varsa ve kreşiniz bu olanağı sunuyorsa, yakın olsa bile servisle gitmesini sağlayın. Çok işe yarıyor.

Son bir taktik de şu: Kreşe gitme saatine kadar ( yarım gün ya da tam gün olabilir) evde aşırı eğlenceden kaçınmak. Gitme saatine kadar şarkılar söyleyip, dans ederseniz ya da sevgi pıtırcığına dünüşürseniz, elbette gitmek istemeyecektir evden. Kötü davranmayacaksınız elbette ama o saate kadar daha sakin kalmakta yarar var.

DİRENİŞ 3: Kreş sonrası ev hayatını kabusa çevirmek.

yemek yememek, yatmak istememek, sizin ilginizi paylaşamamak vesaire

ÇÖZÜM: Olağan karşılamak ve görmezden gelmek.

Afrika kıtasındakiler hariç, günlük şehir hayatında, açlıktan ölen bir çocuk görmedim ben. Ölmez merak etmeyin. Yemiyorsa yemesin. Sakince, akşam yemeğinin, günün son öğünü olduğunu ve yemezse, aç uyuması gerekeceğini, dramatize etmeden ve LÜTFEN SADECE BİR DEFA anlatın. Bir süre sonra, işe yaramadığını görecektir ve vazgeçecektir.

Yatmak istemiyorsa, uyumayabileceğini ama gene de yatağına gitmesi gerektiğini anlatın. Uyumazsan kreşe geç kalırsın, oyun oynayamazsın, yorgun olursun gibi, kreşe bağlantılı hatırlatmalar yapmayın. Uykusuz kalmasının, büyümesine engel olduğunu savunun. Zaten, yorgun olduğu için bir süre sonra direnemeyecektir.

Karşılaştığınız sorunlar karşısında, ezik davranır, gereksiz tavizler verirseniz, onu KÖTÜ bir yere gönderdiğiniz için böyle davrandığınızı düşünecektir. Normal, sadece ve sakin olmak en iyisidir her zaman.
Zaten, kreşe gitmese de sizinle olamayacaktır. İşe gideceksiniz, evinizdeki sorumlulukları yerine getireceksiz vs vs.

son olarak:

1- Uygun yaşa gelen tüm çocukların, kreşe gittiğini,
2- Çalışıyorsanız, bunu, bundan hoşlandığınız için yaptığınızı ( para yüzünden değil)
3- Orada ne kadar eğlenebileceğini
4 - Orada geçirmesi gereken zamanı ağlayarak ya da eğlenerek geçirmenin kendi seçimi olduğunu
5-Kreşe gidebildiği için ne kadar şanslı olduğunu ve onu çok kıskandığınızı
6- Harika doğum günü partilerine katılabileceğini ve kendi doğum gününde de çok eğleneceğini
Ona güzelce anlatın.

Unutmayın, göz yaşları içinde, tepinerek, bağırarak sizden ayrılan her 10 çocuktan 10 u , sizin görüş mesafenizden çıkar çıkmaz eğlenmeye başlıyor. Bunu defalarca, değişik çocuklarda gördüm, izledim.

Normal şartlar altında, bu sürecin 2 haftada sonlanmasını beklersiniz. Gene de ilk 6 ay PAZARTESİ SENDROMU na hazırlıklı olun. Hafta sonları, resmi tatiller gibi zamanlarda, okula dönüş, sadece ilk gün için zor olabilir.  Bunu önlemek için, pazar günü ya da tatilin son günü, yarın kreşe döneceğini ve gene eğlenmeye devam edeceğini hatırlatmak faydalı olacaktır.

Hamiş: Aklıma gelmeyen ama çözüm aradığınız bir kreş sorununuz varsa buraya mail atabilirsiniz. İsterseniz maille isterseniz buraya ekleyerek cevaplarım.

7 Eylül 2012 Cuma

YAMUK PRENSES' TEN MASALLAR

Yamuk Prenses, çok çok uzak bir ülkede, Yamukistanda yaşarmış. Birbirinin aynısı günlerinin  içinde, kimi gün mutlu kimi gün mutsuz, yuvarlanıp gidermiş. Yamukistanın Kralı ve Kraliçesi hiç olmamış aslında. Yalnızmış Yamuk Prenses.


Günler birbirini kovalarken, bir gün çok yakışıklı bir Prensle tanışmış. İlk görüşte aşık olmuşlar birbirlerine. Önce Yamukistanda yaşamışlar bir süre. Bir bebekleri olmuş. Yakışıklı Prensin zaten önceden de bir bebeği varmış. Şimdi 4 kişi olmuşlar. Yapayalnız yaşarken birden bire 4 kişilik yeni hayatı Yamuk Prensesi çok mutlu etmiş.

Günler birbirini böylece kovalarken, bir gün Yamukistandan ayrılmaları gerekmiş. Yakışıklı Prensin ülkesine taşınacaklarmış. Yamuk Prenses başta endişelenmiş ama ailesi daha da büyüyeceği için sevinmiş sonra. Ana Kraliçenin onu pek sevmemesi, ilk bebeğinin doğumuna sudan bahanelerle gelmemesi onu üzüyormuş aslında. Düşünmüş. Benim anne babam yok. Yüreğimde bunca yıldır biriken sevgiyi, Kral ve Kraliçeye gösterebilirsem, belki fikirleri değişir, onlar da beni severler demiş.

Sonunda taşınmışlar Uzakistana. Uzakistan uzakmış gerçekten de. Çarşıya, pazara, Yamuk Prensesin eski dostlarına ve mutluluğa........

Yine de yılmamış Yamuk Prenses. Yakışıklı Prens, sık sık onu ve küçük Prensleri bırakıp, uzak ülkelere seferlere gidermiş. Bazen 2 mevsim dönmediği olurmuş, bazen 3 mevsim. Ama sonunda hep dönermiş ve Yamuk Prenses de ilk günkünden büyük bir aşkla beklermiş Yakışıklı Prensin yolunu. Hiç gitmesin istermiş aslında. Kral ve Kraliçe çok farklı davranırmış çünkü oğulları buradayken. Bu cesur yürekli Prensden çekinirlermiş biraz.

Gel zaman git zaman, günler geçerken, Yamuk Prenses, ilişkiler iyi olsun diye neler yapmış neler. Kraliçenin şatosunu temizlemiş, Kral'ın ütülerini yapmış. Akşamları yalnızlıktan bunalıp, ziyarete gitmiş. Ama olmamış işte. Kraliçe, yuvayı yapacağına, yıkmayı tercih ediyormuş. Birlik ve dirlik değil ikilik istiyormuş hep. Prens, prenses ve onların ailelerinin arasında ayırım yapıyormuş. Özellikle, tesadüfen gördüğü bazı hareketlere çok ama çok kırılmış Yamuk Prenses. Biraz tuz istemek için gittiği Kraliçenin şatosunda, şans eseri gördüğü,  herkesin beraber yediği ama davet edilmediği yemekler gibi mesela.


Ara sıra iyi şeyler de yaparmış Kraliçe ama genelde bu iyi şeyler " Ele güne karşı" zamanlara denk gelirmiş hep nedense.

Küsmüş, kırılmış ve uzaklaşmış Yamuk Prenses. Sonra ailesizliğin acısı ağır basmış, geçmişe sünger çekmiş gene denemiş şansını. Başka umutlarla çünkü hamileymiş. İkiz bebekleri olacakmış. Mutluluktan uçuyormuş. Kraliçeye yarı şaşkınlık yarı sevinçle ikiz haberini verdiğinde bir kez daha yıkılmış. " Bana mı sordun yaparken ?"  demiş çünkü Kraliçe. İşler kötüleşmiş günden güne. Taa ki ikiz bebekler 1,5 ay erken doğana kadar. Kraliçe torunlarını severmiş her zaman, düşkünmüş onlara. Ama Yamuk Prensese faydası olacaksa yaptığı hareketin, torunları zarar görecek olsa bile aldırmazmış. Yoksa, minicik bebekler ve 3 yaşındaki Prensle, onu tek başına bırakıp gitmezmiş seyahatlere. Bazen 1 hafta bazen 10 gün. Ya da 15 dk sonra da yapabileceği işleri yapmakta ısrar etmezmiş minikler ağlarken ve Yamuk Prenses çaresizken. Eğer sevseymiş gerçekten böyle yapmazmış. Oysa diğer şatolarda yaşayan insanlar, Kraliçenin iyiliklerinden bahsederlermiş hep. Anlamış ki o zaman, dışarıya başka , içeriye başka davranırmış Kraliçe. El Kapısından ev kapısına sıra gelmezmiş.

Düşünmüş Yamuk Prenses ve bir karar almış. Kral ve Kraliçeyi hayatından çıkartmış. Bir kez daha ailesiz kalsa da, 3 çocukla çok ama çok zor anlar yaşasa da sadece 3 mt ilerideki Kraliçenin şatosunun kapısını çalmamaya yemin etmiş. Sadece torunlarını göstermek için ... Ama yardım istemek için asla. Çünkü, 2 kez Kraliçeden yardım istemiş, hatta ağlayarak yalvarmış."Gittiğin zamanlar çok uzun Kraliçem, lütfen, Minik Prenses senden başkasından biberonu kabul etmiyor, lütfen bizi bu kadar yalnız bırakma, evladım aç kalıyor, aç uyuyor, dayanamıyorum" Ama Kraliçe kabul etmemiş, hatta dalga geçmiş. Çok üzülmüş Yamuk Prenses. Günlerce tek başına savaş vermiş.
Ama hayat bu işte. Yamuk Prenses savaşını kazanmış. Minik Prenses artık biberona alışmış, büyümeye başlamış. Minik Prensler de öyle. Artık mutluymuş evlatlarından yana. Ama yitirdiği ailesine üzülürmüş sadece. Onlar ailesi olmak istemese de ve üzülmeseler de.............................................

Onlar ermiş muratlarına, Yamuk Prenses artık tek başına. 

3 Eylül 2012 Pazartesi

SABAH SÜPRİZİMİZ :)

Tam ikizlerin koşturmacasıyla uğraşıyordum. Bir yandan mısır gevreğini kemiren bir yandan da tek ayakla zıplayarak şortunu giymeye çalışan TKÇ de söyleniyordu: "Aceye etmemiş geyek, selbis bilasdan geliy.Okuya geş kaycam." Evet servis gelmek üzereydi, Tkç hazır değildi, Feri Kızı yırtınırcasına ağlıyordu ve Sarpaccio biberonu emiyordu... ki kapı çaldı. Allah allah kim ki diye gittiğim kapıda bizim Mareşali buldum :)))) Yupiiii :) Evin en büyük çocuğu :) Çanakkaledeydi koca yaz. Çok özledik. Çok ama çok özledik onu ve bu sabah kapıdaydı :)

İlk iş servisi aradım ve TKÇnin bugün okula gitmeyeceğini söyledim. SOnra Mareşalimi kucakladım kocaman. Öptüm. Hasret giderdim. Çok özlemiş kardeşlerini :) Önce onlarla hasret giderdi.



                     
  Flash kartlarla oynadılar, kucaklaştılar :)










 Güzel bir kahvaltı ettik beraber.........

                                                


Evin içi tam şenlikti 4 çocukla :)))

                                      


                                              

Abi kardeş, resim yaptılar, onlar oyalanırken ben de onlara kek pişirdim :) 

                                             



İkizleri uyutmaya gittim. Döndüğümde iki maymunumu bu halde buldum :))))
                                                         


Aniden uyanan Feri Kızıyla uğraşırken, Mareşal, Sarpaccio'yu  uyutmuş salonda :) Çok gururluydu bu başarısından :)))


Tüm gün haytalıkta sınır tanımayan iki ağabey, bir ara böyleydiler :)

                             


Sonra ikizleri gece uykusuna yatırıp, babanneye bıraktık emrivakiyle :) ve hooop parka gittik :)

Mareşal, TKÇ yi salıncakta salladı, iyice büyüdü artık yaaa..
Tahteravalliye bindiler beraber                                 

Sonra benimle de bindiler :)                                      


Hep beraber tersten büyük kaydırağa tırmandık :) SOnra da kahkahalarla aşağıya kaydık.
 Çok eğlendik :)






Eve döndük, yemek, banyo derken 20:00 de TKÇ uyudu. Mareşal şimdi babannesinde. Onlarla hasret gideriyor :)

İyi ki döndün be Oğluşum :)) Özlemiştik seni.







2 Eylül 2012 Pazar

GİTTİ BİR HAŞTAMONU DAHAA :)

Bir haftasonunu da ölmeden, delirmeden ve bebelerimden birinin başına bişi getirmeden atlattım, çook şükür. Hafta içi daha konservatif oluyor ev zira TKÇ tüm gün kreşte.O geldikten 1 saat sonra ikizler uykuda. Oysa haftasonları öyle mi ya...

Aynı anda acıkabilen, kakası gelebilen, kucak isteyen 3 evlat. Her saati olmasa da çoğu koşturmacasdan tabanlarım şişmiş olarak geçiyor günümün. Gene de iyi şeyler yaptık biz bu haftasonu. Meselaaaa:

Sabah 06:30 da güne başlayan ikizcüceleri, benim yatağıma taşıdım. Sırf TKÇ biraz daha uyusun diye.İşe yaradı neyse ki. 06:40da da TKÇ uyandı. Zıııp.. Anneşiim şabah oldu kaaalllkkkkk!!! Anen çooktaan kalktı bebeğim :)









Sonra meselaaa:



Oyun halısında uyuyakaldı FeriKızı. Bekleyemedi yatağa gitmeyi :)










Parka gittik Yamuk Prenses ve 3 cüceler olarak. Oradan topladığımız yapraklar ile, ne zamandır yapılmayı bekleyen ağacımızı yaptık TKÇ ile :) Çok mutlu oldu kuzum :)










Meselaaa, TKÇmin çok istediği, etli sebzeli pilavı yaptım ona. Yumula yumula yedi kuzum :)












Hep güzel şeyler olmadı ama. Mesela , Sarpaccio'yu kucağımda tutarken, fazla eğildim ve minnak kafası koltuğun tahtasına çarptı. Burada pek belli değil ama ertesi gün morardı. Uf oldu :(










Tatlısız yaşayamayan ve aytık büyüdüğünü ! iddia eden TKÇ ile, pukingli ! pasta bile yaptık :)


Kaşığı yalayan bir çocuk yoksa, puking  yapmanın tadı çıkmıyor valla :)








Hafta içi eve gelen dandik ustaların gayet dandik şekilde yerine oturttukları ve pazar sabahımızın sukunetine GÜMMMMM!!! diye düşerek hareket katan banyo menfezini bile tamir ettim. Silikon köpük nelere kadirmiş meğer.  Çorap Baba telefonda anlattı ben de yaptım. Biraz pasaklı bir iş oldu. Menfez ve pabuçlarım battı ama olsun. Haticeye değil, neticeye bakarım ben. Hala düşmedi menfez :)

                                



Ben yemek hazırlarken kardeşleriyle oynadı TKÇ. Mükemmel bir aibi oluyor gittikçe. Bana da keyifle izlemesi düşüyor tabii :)










 

Bu tatlı abiyi, fıstık ezmeli ve reçelli sandviç + ev yapımı limonatayla ödüllendirmemek olmazdı :) Limonatayı beraber yaptık :)

Hayatımdaki bir yeni ekşın da ikizlerin ek gıdaya merhaba demesi oldu. Hem macera çıktı bize hem de daha da iş ve bulaşık :)) Şimdilik, havuç suyu, şeftali püresi, kabak püresi ve yoğurt denediler. Bir de şu kutulu mamalardan. irmikli 9 marifetli 7 tahıllı falan. Şeftali suyunu sevmediler ama gerisiyle aramız iyi :)

 


Oğlum, bir hayvan olma sürecinden geçiyor. Hafta sonu boyunca, kuş olup yuva yaptı ve kuş yemiyle beslendi. Sonra baykuş olup fare avladı ve bana da ikram etti. Onların resmini çekemedim o anki koşturmacadan ama fok olduğu anı kaçırmadım :)))


Bugün Çorap Babanın doğum günüydü. Bu satırlar sana aşkım:

Canımsım, kanımsın, nefesimsin. Arkadaşım, dostum, ağabeyim, babam, oğlum, sevdiğim, sevgilim, aşık olduğum kocamsın. İlk günkü gibi sevdiğimsin, hatta ilk günkinden de fazla.....Öteki yarım, aynım, güneşimsin. Sen bensin. Bir başına yaşayan canıma, önce bir sonra bir daha sonra 3 can katansın. Seni çok seviyorum, doğum günün kutlu olsun Aşkım. İyi ki doğdun :)



Uzakta olsan da yanımızdasın.............









Tüm bunlara ilaveten, 4 makina çamaşır ve ütüsü, TKÇ' nin okul hazırlıkları, evin temizlenmesi vs derken bittim. Vallahi de bittim. Biraz önce hafta sonumu kendimi şımartarak sonlandırdım :)


Köfteli sandviç ve Efes alkolsüz :) E hakettim ama yaa :))






26 Ağustos 2012 Pazar

HAYATIMI KOLAYLAŞTIRAN ŞEYLER ...

(DİKKAT! BİRAZDAN OKUYACAĞINIZ POST, SANAL,GERÇEK,SUBLUMİNAL, AÇIK SEÇİK HERTÜRLÜ REKLAM ÖĞESİNİ BARINDIRMAKTADIR!!!)

Zor ama gerçekten zor bir hayatım var. Yardımcım yok, üç çocuğuma tek başıma bakıyorum. Babamız denizlerde. Falaan filaan. Bu hayatı kolaylaştıran şeyler de var elbet.Bunalrın hiç birinden vazgeçemem.

Türker Kağan:


Evdeki en büyük yardımcım. Çamaşır asma ( keyfi isterse), ikizlerin öte berisini bana getirme, kriz anlarında ikizlere şarkı söyleme, bezleri çöpe atma vs. Dünyanın en tatlı abisi O. Şaşırmıyorum, çünkü O'na abiliği öğreten bizim Mareşaldir ve O da dünyanın en tatlı abisidir.







Bebek Telsizim :
 Onun sayesinde balkonda keyif yapabiliyor, karşı dairedeki babanneye uğrayabiliyor, gürültülü işlerimi onlar uyurken kapılarını kapatıp yapabiliyorum. Taa  TKÇ'nin bebekliğinden beri kullanıyorum. Tatillerde, havuz başında, babamızla gemideyken. Her yerde. Olmazsa olmazlarımdan.










Oje Kurutucum:

Üç çocuk annesiyseniz ve hala inadına kokoşsanız, sizin de hayatınızı kurtarabilir :) 2 dakikada kupkuru tırnaklarım oluyor.







Ütüm:





Çok hızlıi kuvvetli. Fİşe takılıyken, bir süre kullanmayınca kendini kapatıyor, dokunmayınca buhar vermiyor ve masada ya da kumaşta unutsanız da yakmıyor. Aniden vikaklayıveren ikizlerle kaç kere evi yanmaktan kurtardı bu ütü ve haftada yıkanan 5-6 makina çamaşırı 2 saatte dümdüz etti :) Seviyorum seni Bosch Sensorsteam...




Netbookum:

Tv den usanıp, oyuncaklarından bayılınca şaak diye Chuck ve arkadaşları ya da Caiolluo açabilirim TKç ye ya da ikizlerin bayıldığı ninnileri dinletebilir. Ayrica eve kapalı hayatımın dışarı açılan yüzü..

Sanal Alışveriş Dünyalarıı:

En sık ziyaret ettiklerim:
 Migros Sanal Market: Ağır parçaları ya da aniden bitiveren şeyleri, kapıma kadar getiren Migros sanal market. Söz verdikleri saatte kapımda oluyorlar. Tek şart 50 tl üstü olması alışverişin. Meyva ve sebze çoğu zaman riskli ama diğer ürünlerde sorun yaşamadım.

Ebebek :  Özellikle hzılı teslimatı ve her aradığımı bulmam artılar, Eksisi ise bir çok ürünün piyasa fiyatlarının üstünde satılması. Ancak dışarı çıkamıyorsanız, ya da çıkınca taksi kullanmak zorundaysanız, çok da aldırmıyorsunuz. O gün saat 16:00 ya kadar olan alışverşim, ertesi sabah kapımda.  Şimdi yeni başlayan 2. el uygulaması da çok güzel. yepyeni ürünler, çok uygun fiyata var. Şuradan görebilirsiniz.

Garanti Bankası İnternet Şubesi: Otomatik ödemelerim, borsa ne gerekiyorsa popomu kaldırmadan yapıyorum. Seviyorummm..

Telefonum: O olmasa ben olmazdım. Netten ulaşamadıklarıma, eşime dostuma, herşeye, heryere telefonum sayesinde ulaşıyorum.

Dominos : Evet bazen yemek yapamıyorum, yetişmiyor 3 çocukla :)))

Termosum:  Mama suyumuzu her daim hazır tutuan minik yardımcım. Hımm :)

Popo Karıştırıcısı :
Çağla, bunu Viyanadan geitrdi. Bunu bebeğin poposuna takıosunuz ve içeride biriken ne var ne yok dışarı çıkıyor 4-5 saniye içinde. Gaz sancısına kaka sancısına birebir. özellikle çoook ciddi bir gazman olan Sarper'in hayatını kurtardı. Gavur yapmış Abiciiim :))

Diş Jelimiz:
Uyarıyı yoksay

 Feri Kızı, ayına başına bakmadan diş çıkartmaya başladı ama ne çıkartmak. Yer gök inliyor. Saatlerce. Piyasada bilinen tüm jelleri denedik, Calgel, Dentinox ve unuttuğum bi tane daha. Olmadı. Ta ki Kamistad ile tanışana dek. 1-2 dk da kesiyor huysuzluğunu ve Feri Kızı kuzuya dönüyor. Şiddetle öneririm.




İkiz Pusetimiz:

Ebebek'in 2.el mağazasından aldığım bu puset ile, ELE GÜNE muhtaç olmadan zyaretlerimi ve ufak tefek ticaretlerimi gayet güzel halledebiliyorum. Böylelikle TKÇ'yi parka götürebiliyor, pazardan taze sebze meyve alabiliyor ya da bir AVM de kafa dağıtabiliyorum :))








Oyun Halımız:

Ben ufak tefek işlerimi yaparken ya da ikizlerden birini emzirir, yıkar vs ile uğraşırken diğerini ya da ikisini oyalayan bebek bakıcım. Oyun halımız. Gerçi TKç, tavan yapan kıskançlık anlarında, geceleri içinde uyuyor :) Hey allahım :)








İkiz Emzirme Yastığım:

Şurada  enine boyuna anlatmıştım zaten. İki bebeği tek tek değil de aynı anda emzirmek, her günüme fazladan 2- 2,5 saat katıyor.











Can Dostlarım :
Nilhan'ım. Dünya kadar işinin arasında her daim, dırdırıma katlanan , kaprisimi çeken, kuruntularumı gideren geyiklerime yol gösteren, uzak ama yakın dostum..
Dünyanın bir ucundan derdimi dinleyen, evlatlarımın süt anası Çağla'm :)
Geiyiğin dibinde yaşadığımız Nagehan^'ım :)
Bir pazar gini yaa acaip bunaldım diye ağlamam karşılık 3 gün içinde kapımda bitiveren Ezgim :)

Siz olmadan olmazdı :)

Kendim:

Ya evet, ego bu :) Amam ben olmasam, bunların hiçbirini yapamazdım. Acaip pratik zekam, eli çabukluğum, sabrım, azmim.. Ahh ben.. Satırlara sığmam aslında ama  :))) Mesela, geçen akşam,ikisi aynı anda popolarını yırtarcasına ağlayan ikizleri aynı anda, aynı bebek küvetinnde, aynı filenin üstünde yıkadım. Seviyorum kendimi :)